Giriş

Kaçış Sendromu Nedir, Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

Kaçış Sendromu Nedir, Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?


Kategori: Sağlık Rehberi > Kardiyoloji

Kaçış sendromu belirtileri, sıklıkla tekrarlayan krizler haline görülmektedir. Nadir görülen ancak özellikle son yıllarda adı sıklıkla duyulan hastalık, literatürde “Capillary Leak Syndrome (SCLS)” olarak geçmekte ancak çoğunlukla hastalığı ilk kez teşhis eden kişinin soyadı olan “Clarkson” şeklinde anılmaktadır.

Kaçış sendromunda hayati riskin çok hızlı bir biçimde ortaya çıkma olasılığı vardır. Çünkü normal koşullar altında kılcal damarlarda dolaşması gereken sıvılar, nedeni tespit edilemeyen bir biçimde damarın dışına çıkmaktadır. Bu nedenle belirtilerin görülmeye başladığı ilk anda kişi mutlaka çevresinde bulunan en yakın sağlık kuruluşuna başvurmalı ve gerekli tetkikleri yaptırmalıdır.

Kaçış Sendromu Nedir?

Kılcal damarlar, atardamar ve toplardamarları birleştiren vücuttaki en küçük damarlardır. Kaçış sendromunun tanımına bakıldığında; içerisinde sıvı ve bazı elementler taşıyan bu damarların içindeki sıvıların nedensizce dışarıya çıktığı görülür. Damar dışına çıkan sıvılar sebebi ile vücudun bazı bölgelerinde şişlik ve tansiyonda ani bir düşüş yaşandığı da hastalarda en sık gözlemlenen bulgular arasındadır.

Dışarıya sızan sıvılar kasların, akciğer ve kalp gibi vücut içindeki boşlukların arasına birikmeye başlar. Bunun sonucunda damarlardaki kan basıncı da düşer ve hastanın değerleri, şok tablosuna yakın bir hal alır. Kişinin bu hale gelmesi oldukça kısa bir zaman alacağından belirtiler görülmeye başladığı andan itibaren kişinin mutlaka kendisine en yakın olan sağlık kuruluşuna başvurması gerekir. Aksi takdirde sendromun ölümle dahi sonuçlanması mümkün hale gelecektir.

Kan plazmasının ve onun içinde bulunan proteinler ile vitaminlerin dışarıya sızması sonucunda dokuları onarmaya yardımcı olan albümin seviyesinin ani bir şekilde düşer ve bu durum, kanın renginin koyulaşarak akıcılığının azalmasına yol açar.

Belirtilmelidir ki hastalık bulaşıcı değildir ve görülme sıklığı da oldukça seyrektir.

Kaçış Sendromunun Belirtileri

Hastalığın görüldüğü bireylerde çoğunlukla atak sürecine kadar herhangi bir bulguya rastlanmamaktadır. Ancak atakların başlamasıyla hastalıktan şüphelenilmeye başlanır. Atakların görülme sıklığı değişkenlik gösterebilir. Kimi zaman iki atak arası oldukça kısa bir süre olduğu gözlemlenmiş olsa da bazen de bu süre yılları bulabilmektedir.

Atak süreci başlamadan önce hastaların çoğunda grip belirtileri olduğu gözlemlenmiştir. Bu belirtiler şöyle sıralanabilir:

  • Ateş
  • Halsizlik
  • Kaslarda ağrı

Atak dönemlerinde ise belirtiler farklılaşmaktadır. Bu döneme özgü kaçış sendromu semptomları ise şunlardır:

  • Tansiyonun düşmesi
  • Kanın yoğunlaşması
  • Baş dönmesi
  • Karın ağrısı
  • Bulantı ve kusma
  • Vücudun belirli bölgelerinde oluşan şişlikler
  • Bağırsaklarda ödem oluşumu
  • Karında asit birikmesi
  • Şok
  • Kalp ve akciğer yetmezliği (bu bölgelerde biriken sıvılardan kaynaklanır)
  • Sinirlilik hali
  • Şiddetli su içme isteği
  • İshal

Kaçış Sendromundaki Risk Grupları

Sendrom en çok, vücut bir başka enfeksiyona karşı bağışıklık savaşı verirken görülür. Zira bazı hallerde bağışıklık sistemi, kendi doku ve organlarına zarar verebilmektedir.

Bunlara ek olarak bazı hastalıkların da kaçış sendromunun görülme riskini arttırdığı tespit edilmiştir. Çünkü bilindiği kadarıyla hastalık, genetik faktörlerden etkilenmemektedir. Dolayısıyla aşağıdaki hastalıklara sahip olanların kaçış sendromuna yakalanma riskinin daha fazla olduğunu söylemek doğru olacaktır. Bu hastalıklar şunlardır:

  • Böbrek yetmezliği
  • Hipotansiyon
  • Graft versus host hastalığı (Kemik iliğinden ve lenfatik sistemden kaynaklanır)
  • Endokrin hastalıkları
  • Dang enfeksiyonu
  • Kemoterapi süreci ve ilaçları
  • Hantan virüsü
  • Lenfoma

Sıralanan hastalıklara ek olarak bazı durumlarda da hastalığın görülme riski artar. Bu durumlar şöyledir:

  • Kan zehirlenmesi
  • İlaç reaksiyonu
  • Karbonmonoksit zehirlenmeleri
  • Bypass sonrası

Kan damarlarının olması gerektiği gibi çalışmasını engelleyen bu hastalıklar ve durumlar, kaçış sendromunun tetiklenmesine yol açabilmektedir.

Kaçış Sendromunun Nedenleri

Kaçış sendromunun oluşum sebebi maalesef ki hala tam olarak bilinmemektedir. Ancak sayılan hastalıkların tetikleyici olduğu düşünülmektedir çünkü bu hallerde kan damarları olması gerektiği gibi çalışamaz.

Kesin bir sebep olarak kanıtlanmış olmasa da kılcal damarların içini kaplayan endotel hücrelerinin bir süreliğine geçirgen hale gelmesi ile ortaya çıktığı düşünülmektedir. Fakat hala bu geçirgenliğe sebebiyet veren şeyin ne olduğu saptanamamıştır.

Genetik olarak da hastanın aile bireylerinden birinde görülmesinin bir etkisi olduğu düşünülmemektedir. Kısacası tamamen anlık gelişen anomaliler ya da diğer hastalıklar sebebi ile kaçış sendromunun meydana geldiği yapılan araştırmalara dayanarak söylenebilir.

Kaçış Sendromu Tanısı

Hastalık milyonda bir denebilecek kadar nadir görülmektedir. Ancak etkileri kişinin hayatına mal olabileceğinden teşhis ve tedavi edilmesi oldukça önemlidir.

İlk ataklarda kaçış sendromu teşhisi koymak oldukça zordur. Tanı genellikle hastanın öyküsü dinlenerek ve devam eden ataklar sırasındaki bulgular gözlemlenerek konulur. Sistolik kan basıncı değerinin 90 mmHg’nin altında tespit edilmesi ve atak döneminde kan basıncının birden bire 40 mmHg ve altına düşmesi ile hastalığın varlığına kanaat edilebilecektir.

Hem hastalığın başka sağlık sorunlarına sebep olma riski olduğundan hem de bu hastalığın başka sebeplerden kaynaklanması mümkün olduğundan kişinin, mutlaka genel bir sağlık taramasından geçmesi gerekir.

Hastalığın nadir görülmesinden dolayı doktorlar ekstra dikkatli olmalı ve tanıyı polisitemi, polisitemia vera, hiperviskozite sendromu veya sepsis gibi başka hastalıklarla karıştırmamaya özen göstermelilerdir.

Kaçış Sendromunun Tedavisi

Kaçış sendromunun tedavi yöntemleri genellikle hastalığın yarattığı sorunları ortadan kaldırmaya yöneliktir çünkü kesin bir tedavisi yoktur. Hastalık süresince yaşanan dönemsel ataklar kişinin vücuduna zarar verebileceğinden bu zararlar da farklı hastalıkların oluşumuna yol açabilmektedir.

Tedavi, atakların önüne geçebilmeyi hedefler ve buna yönelik olarak öncesinde görülen gribal enfeksiyonların önü alınmaya çalışılır. Dolayısıyla sıklıkla antibiyotik, bronşit ve astım tedavisi ilaçlarının doktorlar tarafından önerildiği görülmüştür.

Hastaların da dikkatli olması gereken bazı huşular olduğu belirtilmelidir. Düzenli olarak tansiyonun ölçülmesi ve gereken hallerde doktorun önerisi ile verilen tansiyon ilaçlarından destek alınmalıdır. Ek olarak kişiler sakin bir hayat tarzı benimsemeli ve stresten uzak kalmaları sağlanmalıdır.

Atakların sebebi tam olarak bilinmediğinden kişiye alerji testi yapmakta da fayda vardır. Bu yolla var ise alerjisi olduğu maddeler tespit edilerek her ihtimale karşı bunların tüketiminden kaçınması sağlanmalıdır.

Etkin bir tedavi için erken teşhis oldukça önemli ve hatta hayatidir. Tedavinin doğru sürdürülmesi ve gerekli görüldüğü, vücutta bir yanlışlık hissedildiği her an en yakın hastanede kişinin tedavi altına alınması gerekir. Bu yol ile atakların günlük hayatı olumsuz etkilemesinin büyük derecede önüne geçildiği bilinmektedir.

Kaçış Sendromu ile Hayat

Kaçış sendromu dönemsel ataklarla ortaya çıktığından aslında hayatın her anını zorlayan bir rahatsızlık değildir. Ataklar kimi zaman çok sık periyotlarda tekrarlayabilir ancak bazı kişilerde ise iki atak arası zamanın yılları bulabildiği görülmektedir.

Kaçış sendromunda hayatın devam ettirilmesi hastanın sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemesi, tükettiği gıdalara dikkat etmesi, düzenli şekilde tansiyonunu ölçmesi ve sağlık kontrollerinden geçmesi ile mümkün kılınabilmektedir.

 

İlginiz Çekebilir

Bir yanıt yazın