Giriş

Tiroid Bezi İltihabı Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?

Tiroid Bezi İltihabı Belirtileri Nelerdir, Nasıl Anlaşılır?


Kategori: Sağlık Rehberi > Dahiliye, İç Hastalıkları

Tiroit bezi iltihabının semptomlarının kadınlarda görülme olasılığı erkeklerden daha fazladır. Bunun sebeplerinden birinin ise hamilelik olduğu bilinmektedir. Tıbbi literatürde subakut tiroidit olarak geçen iltihaplanma, vücudu hem psikolojik hem de fizyolojik olarak etkilemektedir.

Kelebek biçiminde ve boyun bölgesinde yer alan tiroit bezi, salgıladığı tiroit hormonu sayesinde metabolik dengeyi sağlamaktadır. Metabolizmayı kontrol etmenin yanında hücrelerdeki enerjinin nasıl kullanıldığını da denetleyen tiroit, yaşamsal fonksiyonu vücut için oldukça büyük bir öneme sahip olan bir bezdir.

Tiroit İltihabı Nasıl Oluşur?

İltihabın ağrılı ya da ağrısız bir ilerleyişi olmasına göre tiroit iltihabının sebeplerinin farklılaştığı görülmektedir. Ağrılı iltihaplarda, birkaç hafta önce yaşanan üst solunum yolu enfeksiyonları sebebiyle aktifleşen bağışıklık sistemi tiroit bezine saldırmaya başlar. Yani ağrıya sebep olan yeni bir virüsün varlığı değil, eski virüsten kaynaklanan sorunlardır. Çoğunlukla enfeksiyonun geçmesinden sonraki 2 hafta içerisinde görülmektedir.

İltihabın kadınlarda görülme sıklığı ise erkeklere kıyasla daha fazladır. Özellikle de 20 ila 50 yaş arasındaki kadınlarda bu rahatsızlığa dair daha çok tanı konduğu bilinmektedir.

Tiroit İltihabının Türleri

Tiroit bezi iltihaplanmalarının çeşitleri riedel tiroiditi, doğum yapan kadınlarda görülen tiroid bezi iltihabı ve tiroit apsesi olmak üzere 3 ana başlık halinde incelenebilir.

  • Riedel Tiroiditi: Nadiren görülür. Tiroit bezleri o kadar sertleşir ki boyunda ağırlık hissi meydana getirir. Aynı zamanda yemek ve nefes borusunun baskılanmasıyla beraber nefes darlığı ve yemek yerken güçlük çekme gibi problemlerin de ortaya çıktığı görülmektedir. Teşhisinde genellikle iğne biyopsisi kullanılır ve tedavi kortizon ilaçlarıyla yapılır. Bu hastalarda aynı zamanda guatr başlangıcı olduğu da gözlemlenmiştir.
  • Doğum Yapan Kadınlarda Görülen Tiroit Bezi İltihabı: Doğum yapan kadınların %10’undan azında ağrısız şekilde, doğum yaptıkları yıl içerisinde bağışıklık sisteminin zayıflamasıyla ortaya çıkan iltihaplanmadır. Tip-1 şeker hastalığı sorunu olan kadınlarda görülme oranı çok yüksektir. Bu nedenle bu kadınların doğumdan sonra mutlaka tiroit hormonlarını ölçtürmeleri gerekmektedir. Genetik yatkınlığı olan kadınlarda nüksetme olasılığının da fazla olduğu bilinmektedir. Ağrısız şekilde seyreden bir iltihaplanma olduğundan hastalar, aşırı halsizlik şikayetlerinin artmasıyla doktora başvurduklarında teşhis konulmakta ve Levotiroksin adlı tiroit hormonu ilacı ile tedavi başlanmaktadır.
  • Tiroit Apsesi: Stafilokok ve streptokok gibi bakterilerin kan dolaşımı ya da lenf dolaşımı aracılığıyla tiroit bezine konumlanmasıyla oluşan iltihaplardır.

Tiroit İltihabı Belirtileri

İltihaplanma oluşmasıyla beraber tiroit bezleri başlangıçta hızlı bir çalışma evresine girer. Daha sonra normalleşmeye ve yavaşlamaya başlar. İlk etapta hızlanan hormon salgısı sebebiyle metabolizma da hızlanınca ani kilo kayıpları yaşandığı görülmektedir. Bunun yanında çarpıntı yaşandığı, sıcak ortamlara tahammül edilmekte zorlanıldığı, terleme, sinir ve kaygı oranında artış olduğu da yine hastalardan gelen şikayetler arasındadır. Ek olarak bazı hastalar, bu dönemde uykusuzluk ve dikkat dağınıklığı sorunlarıyla da baş etmek zorunda kaldıklarını belirtmişlerdir.

Giderek normalleşen ve ardından yavaşlama evresine geçen hormonlardan dolayı bu defa yavaşlamaya başlayan metabolizma kilo alımına yol açar. Sürekli uyku hali, odaklanma sorunları, saç dökülmesi, kuruluk ve unutkanlık da tiroit iltihabı semptomları arasında sayılmaktadır.

İlk olarak ansızın belirginleşen ve boynun ön kısmında görülen ağrı biçiminde ortaya çıkan tiroit iltihabı bulguları, yutkunma ve çiğneme sırasında ağrının şiddetlenmesiyle devam eder. İltihabın ağrısı çene ve kulaklara da vurabilir. Boynun ön tarafına dokunmanın bile fazlasıyla acı verebildiği iltihaplanmalarda, hastanın günlük işlerini dahi yapamayacak kadar halsizleştiği de görülmüştür.

Halsizlikle birlikte eklem ve kaslarda da ağrı yaşanabilir. Ek olarak 38 dereceye varan ateş, tiroitlerde sertleşme ve büyüme sorunlarının da meydana geldiği hastaların şikayetleri arasında sıralanmaktadır.

Rahatsızlığın iyileşmeye başlamasıyla sertleşmiş ve büyümüş olan tiroit bezleri eski formuna dönecektir.

Tiroit İltihabı Tanısı

Tiroit iltihaplarının teşhisi kan tahlili ve biyopsi gibi iki farklı şekilde konulabilir. Yapılan kan testleri aracılığıyla tiroit bezindeki hormon seviyelerinde dengesizlik olup olmadığı kontrol edilmektedir. İğne yardımıyla yapılan biyopside ise bezden alınan bir parça incelenir ve iltihaplanma olup olmadığına dair kesin tanı konulabilir.

Erken önlem alınmayarak geç teşhis edilen hastaların yarısında tiroit hormon azlığı (hipotiroidi) ortaya çıkabilmektedir. Bunun yanında teşhis ve tedavi doğru şekilde ilerlemiş olmasına rağmen hastaların yüzde 10’ a yakınında hipotiroidi halıcı bir hal alabilmektedir.

Hipotiroidi Nedir

Tiroit iltihabı sonucunda yavaşlayan hormonların daha az salgılanması ve iltihap sebebiyle tahriş olan damarlardan kana karışması ile meydana gelen rahatsızlıktır. Genellikle 2 ila 4 ay arasında iyileşme görülür ancak hastalığın ilk ayında şiddetli bir seyri olduğunu belirtmek gerekir. Özellikle sık sık tiroit bezlerinde iltihaplanma görülen kişilerde ortaya çıkma ihtimali daha fazla olan hipotiroidi, kandaki TSH düzeyinin yükselmesiyle teşhis edilir.

Metabolizma yavaşladığından kilo alma hızı artan hastalarda aşırı halsizlik, kabızlık ve seste boğukluk gibi belirtiler gözlemlenmektedir. Hashimato tiroid şeklinde de isimlendirilen kronik tiroit iltihabı sonucunda, hastalığın ileriki aşamalara evrilmesi ile ortaya çıkmaktadır.

Hastalık tedavi edilmez ise kalıcı hale gelebileceği gibi tiroit hormonlarındaki bozuklukların da kalıcı hale gelmesine yol açabilecektir. Bu nedenle sayılan belirtilerin aynı anda görülmesi halinde hastalar, en yakın sağlık kuruluşlarına başvurmalıdır.

Tedaviler çoğunlukla hastaya tiroit hormonu vermekle ilerler. Hormon dozajının belirlenmesi için ise başlangıçta biraz uzun sürebilen kan testleri yapılır.

Son olarak hamile kalma düşüncesi olan kadınların, gebelik süresince bir problemle karşılaşmamaları adına tedavilerini mutlaka önceden yapıp tamamlamış olmaları önerilmektedir.

Tiroit İltihabının Tedavisi

Tiroit tedavisinde ilaç takviyesinin (antibiyotik) yanında istirahat etmenin de rolü büyüktür. Zaten yoğun bir halsizlik ve uykusuzluk şikayeti olan hasta, mutlaka güzelce dinlenmeli ve böylelikle vücudun eski direncine dönmesi hız kazanmalıdır.

Hastaların çoğu uygun tedavi ve istirahat yöntemiyle iyileşebilse de nadiren olmakla birlikte tedavinin kesilmesi halinde hastalığın nüksettiği ve cerrahi müdahalelerin gerektiği de görülebilmektedir.

Tiroit İltihabını Önlemede Doğal Yöntemler

Belirtildiği gibi bağışıklık sisteminin tiroit bezlerine açtığı bir savaş sonucu meydana gelen tiroit iltihabının önüne geçebilmek için %70’ i bağırsaklarda bulunan bağışıklık sisteminin ve dolayısıyla bağırsak florasının güçlendirilmesi gerekir. Bunun için de probiyotik tüketimi büyük bir öneme sahiptir.

Glüten içeren besinleri, (buğday, çavdar, arpa) öğünlerin arasından çıkartarak otoantikor dengesini düzene sokmak mümkün hale gelebilir. Günde 1000 miligramı aşan iyot tüketiminden kaçınmak da yine bu dengenin korunumu açısından önemlidir.

Bağışıklık sistemini kuvvetlendirebilmek için C ve D vitamini içeren besinler tüketmek ve gerekirse ek takviyeler almak da tiroit bezi iltihabının önlenmesine yardımcı olacaktır.

Stresten kaçınmak tiroit hormonlarının aktif hale gelmemesine yardımcı olacağından sakin bir hayat tarzı benimsemek gereklidir.

İnsülin direnci ve hipoglisemi gibi rahatsızlıklara sahip olanların bu hastalıkların tedavisine özen göstermeleri gerektiği belirtilmelidir. Çünkü bu hastalıklar böbrek üstü bezleri tarafından salgılanan kortizolü tetikler ve iltihaplanmanın önünü açmış olur.

Bu süreçte ağır metal ve böcek ilaçlarının yoğun olduğu toksik madde içeren alanlardan uzak durulmalı; demir eksikliği, B12 ve folik asit eksiklikleri olması halinde gerekli takviyeler yapılmalı ve de kişinin kendini çok zorlamadan düzenli periyotlarla spor yapması teşvik edilmelidir.

 

İlginiz Çekebilir

Bir yanıt yazın